30 Eylül 2017 Cumartesi

LASTİKTE PİRELLİ,KADINDA 1,50

Saçları sarı  olsun,
Hafif balık etli olsun,
Boyu 1,70 olsun,
Zayıf olsun,
Gösterişli olsun...


Pardon da sen o koca göbeğinle bi zahmet hayattan böyle beklentilerin olmasın.  Adamın göbeği egosundan daha fazla gelmiş burda yok kız dediğin böyle olur, şöyle olur diyo. Bunları derken de tabii bi taraftan yağlı yemekleri, tatlıları götürüyo. Afedersin de o kızlar da zaten kapında sıra olmuş seni bekliyolardı kendilerini beğendirmek için. Bazı insanların kilosundan çok egoları olması çok şaşırtıcı değil mi ? Evren kadar kilosu, göbeği var kasıla kasıla bide laf yapıyo. Çarpacaksın ağzına kürekle susturcaksın. Hayır yani bi kendine bak bi isteğine bak !He bir de türk kızı olmasınmış. Böyle kendini bilmez hadsiz insanlarında kendini önemli bi'şey görmelerine şaşırdık mı? HAYIRRR :)  Bi  kere ülke geneli ortalama 1,62 olmasına rağmen bu oranın altında kalarak kısa olmanın gururunu hepimiz yaşıyoruz :) Öncelikle erkeklerin ağzının suyunun aktığı Eva Longoria, KylieMinogue, Shakira, Salma Hayek gibi dünya starlarıyla aşağı yukarı aramızda 2-3 cm vardır. Genç gösteririz ki bu 30'dan sonra bulunmayacak bir nimet. En azından palet gibi ayaklarımız yoktur. ayak numaramızı sordukları zaman şirin olarak 35-36 deriz. Yere bişey düşürdüğümüz zaman onu almak için enerji harcamayız.


Son olarak; 
Kıvrımları ve balık etli oluşuyla gurur duyup, kafaya takmayan ve aynı zamanda güzelliğin fizikte, boyda posta değil de gülümseme de saklı olduğunu fark etmiş dünya tatlısı kızlarız. :)

14 Mayıs 2017 Pazar

SENDE ANNE OLDUĞUNDA ANLARSIN! - Bir Anne Atasözü



‘’ Bak şimdiden öğren bunları ilerde lazım olcak  sana ‘’
‘’ Misafirlere hoş geldin dedin mi?’’
‘’ Şu saçlarını bi topla heryere giriyor ‘’
 ‘’ Bıktım hergün hergün dağınıklığınızı toplamaktan’’
‘’En son nereye koyduysan ordadır’’
‘’ Ne yaparsan yap ben karışmıyorum. Babana da kendin söylersin artık’’
‘’ Nasıl olsa arkanızdan toplayan var, dağıtın hiç acımıyosunuz anneye’’
‘’ Bu uzun saçlar yine maşallah parkenin, fayansın üzerinden hiç ayrılmıyolar’’
‘’ Yerleri yeni sildim basma, kurusun öyle gel’’
‘’ Bi kere de tamam anne de’’
‘’ Halının üzerine terlikle basma, odanın kapısının girişine çıkar terliğini’’


    Yanlış duymadınız ‘’halının üzerine terlikle basma!’’  Halılar yıkamadan geldiyse,  eve yeni halılar alındıysa işte o zaman bi süre halı üzerinde gerginlikler olur.  O halı üzerinde yürümek, bir şeyler yiyerek halının üzerinden geçmek,  halı üzerine çay tepsisi koymak, halı üzerinde çay içmek, hapşurmak, öksürmek, halay çekmek,  halı üzerine besmelesiz basmak yasak. Daha fazla örneklendirme yapabilirim. Ama en merak edilen halıya ilk olarak kim ne dökecek? Annem nasıl deliye dönecek? Babamın halıya dondurma dökmesiyle ilk gerginliği ev halkı olarak yaşamıştık.  Koca yürekli babam resmen talihsizliği yaşamıştı o gün , ki bu cesaretinden dolayı mı desem bi anlık sakarlığından mı desem tebrik ediyorum fakat annem deliye dönmüştü. Anne  ne olacak senin bu halın?? 😃  İlk gerginliği atlattıktan sonra yeni alınan halılar ve yıkamadan gelen halıların diğer halılardan bi farkı olmamıştı. Aynı şey gibi;  yeni aldığın tişörtünü,  gün gelip uyurken giydiğin ve ilerleyen zamanlarda toz bezi olarak kullandığın  gibi .

    Küçüklüğümden beri her yıl anneme Anneler Günü için mektup yazardım dresuarın yanına hediyesiyle bırakırdım. Bir keresinde 7-8 yaşlarındayken Anneler gününde her zamanki gibi mektup ve hediyeyi dresuarın yanına koydum bir de yetmezmiş gibi küçük kolinin içine girdim ve annemin uyanır uyanmaz mektubu okuyup, hediyesini açmasını beklemiştim. Baya bi süre kolinin içinde kalmıştım o ayrı tabii😊 Hediyesini açtıktan sonra diğer kutuyu açtı, hiç farkında değilmiş gibi içinde bulunduğum koliyi açtı ve en çok kolinin içinden benim çıkmama sevinip, kocaman gülüp öpmüştü beni. Çocukluk ya işte 😊 Aslında her günü Anneler Günüymüş gibi düşünüp yaşamalıyız.  Mutlu edilmeyi hak eden  yegane varlıktır ANNE.
    Ne zaman annemden ayrı bi şehirde olsam canımın sıkkın olduğu bi an annemin içi sıkılır beni arar. ‘’ Senin şu an canın sıkkın moralin bozuk’’ der. Kimsenin sizi sevmesine gerek yok. Anneniz varsa eğer size sevginin de , ilginin de, merhametin de  daha fazlasını verir. Ben anneme her zaman sanki benim bu Dünya’da son günümmüş gibi davranırım. Sanki onu bir daha görmeyecekmişim gibi. Öyle sevecen, öyle nazlım, öyle pamuklara sararmışçasına… Ve ne zaman ayağım taşa dahi takılsa hemen düşünürüm acaba annemi istemeden kırdım mı? Allah anne kadar mucizevi bir varlığı farkında olmadan kırdığım için beni mi cezalandırıyor ? diye.
    
    Geçenlerde annem sabah uyanır uyanmaz odama gelip beni göremeyince hızlıca mutfağa girdi. Beni mutfakta görünce boynuma sarılıp duygulandı ve ‘’ seni göremeyince çok korktum ‘’ dedi. Böyle bi kadını nasıl üzerim,  nasıl kırarım ?  


    Bu arada yalnızca doğurmanın, ‘’ANNELİK’’ olmadığını bilen, ‘İNSAN’’ yetiştirebilmiş tüm annelerin anneler günü kutlu, mutlu ve huzurlu olsun. Her biri vefa, huzur bulsun. 

11 Mart 2017 Cumartesi

SPOR YAPMAYIP UMUDA KOŞMAYI TERCİH EDİYORUM.

    Havaların ısınmasıyla sizede  bi mutluluk, iç organlarda bi hareketlilik, deli gibi aşık olma hissi gelmiyo mu ? Bana geliyo. Hoş tall boy'dan yeni ayrılmışım, aşktan sevgiden  dilim yanmış daha aşık olmayı bekliyorum. Aşk benim neyimee!!! Ama bana pişman olup dönecek biliyorum. Hissediyorum. 6.hislerim iyidir. Şimdi diyeceksiniz ki ne 6. hismiş bee!! Olsun bu da benim kendimi motive etme sporum. Spor demişken yaptığım diyetler 1 gram işime yaramadı. Aç kalarak zayıflamayı denedim ama olmuyor. Diyet yapmak kadar lanetli bi durum yok. Ne zaman diyette olsam kilo alıyorum. Denemediğim yöntem kalmadı. Dukan diyetinden tut, patates diyetine kadar denedim. Sonuç hüsran. Genelde ne zaman diyette olsam canımı sıkan bi durum oluyo. Kendimi nutellaya veriyorum. Neyse spordan bahsediyodum. Spora yazıldım bari sporla vereyim kilolarımı yaz geliyo dedim. Tabii bu arada alışveriş yapmayalı uzun bi süre olmuştu, bunu bahane ettim spor için bişeyler almaya gittim. Fakat spor giyim haricinde her şeyi almışım kendime. Ertesi gün zumba dersim başlayacak. Kendimce hesaplamalar yapıyorum bu kadar gün spor yapsam, diyetle desteklesem 2 ayda şu kadar kilo veririm diye.
   Her yere geç kaldığım gibi zumba dersine biraz geç kalmam da hiç şaşırtmadı beni. Sanki 23 Nisan'da gösteriye hazırlanan çocuklar gibi hazırlanmış hocayı izliyoruz.  Neyse derse başladık, Bu ne danstır Allah'ım benim gibi üşengec, kıçını kaldıramayan bi insan için bu hareketli dans çok erken değil mi?. Hem zumba yapıp hemde vaktin geçmesini beklemek çok stresli. Yok bacağını hafif kır, kollarını kaldır, sağ ayak öne, sol ayak arkaya vs hareketleri yapmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Zumba dansının bitmesini beklemek , üniversite tercihlerimin açıklamasını beklemek bile bu kadar stresli geçmemişti. Ders bitti ama bende baya bi bitmişim. O kadar sinirli ve öfkeliyim ki hemen bi yere gidip tatlı bişeyler yemem lazım. Bi işle uğraşırken çok sinirlendiysem mutlaka o işin tam zıttını yaparım ki sinirimi alıyım. Sinirlenmek benim neyime? Tatlı yemek için gittiğim avm de bi fast food+tatlı+dondurma yedim. Yedikten sonra ki pişmanlığımı ne siz sorun ne de ben anlatayım. Olsundu bugünden itibaren kalorisi yüksek yiyecek, içeçekler tüketmeyecektim. Zumba dersine katılmak, sinirlenmek bana baya bi kaloriye patladı. Pişmanlıklarla günü bitirdim.  2 gün sonra yine spora gittim. Tamam dedim artık abur cubur , tatlı vs. yemek yok. Spor yaparken yediğim tatlılara, yemeklere lanet okuyorum. Bu zorlu süreçte eriteceğim göbeğime mi üzüleyim, incelecek basenime mi üzüleyim karar vermedim. En azından göbeğimi ve basenimi bi yere bağışlasam da bende hemen  kurtulsam diye düşünüyorum.
   Önceden evde pilates yaparken Youtube'da Ebru Şallıyı izlerdim. Bu nasıl  cool şekilde pilates yapıyo, ne kadar hafif hareketler, sanki pilatesi yapan o değil gibi diye söylenir dururdum. Ki zaten anca videoyu izlemekle yetiniyodum çünkü hiç bi zaman pilates yapamadım,yapabilmem için pilates topunu vücuduma monte etmem gerekiyodu.O yüzden videodan sonra kendimi evde pratik yapılan tatlı videolarını videolarını izlerken buluyodum. Sporun 2. gününde her yerim tutulmuş ağrımış bi şekilde eve geldim ve rahatsızladım. Tekrar iyileşince giderim, şu gün şunu da halledeyim ondan sonra giderim, bugün hava kapalı modum düşük yarın giderim diye erteledim. Sonuç mu ? 3.kez gitmem kısmet olmadan üyeliğim bitti. Aman zaten spor yapmak bana göre değil, kıçı başı dağıtıp aksama kadar yatmak bana göre. Hep dediğim gibi aldığım kilolarının hepsinin hatırası var. Sevdiklerimle yemişim içmişim. Zaten beğenen böyle beğenmiş napiim, Beğenen beğenmiş derken o tall boy ile mi barışacağız yoksa ? Yüce Allah tarafından parmaklarım kendiliğinden mi yazdı.?  Acaba bu bi işaret mi? Evrenin bana verdiği bi mesaj mı bu yoksa?