‘’ Bak şimdiden öğren bunları ilerde lazım olcak sana ‘’
‘’ Misafirlere hoş geldin dedin mi?’’
‘’ Şu saçlarını bi topla heryere giriyor ‘’
‘’ Bıktım hergün
hergün dağınıklığınızı toplamaktan’’
‘’En son nereye koyduysan ordadır’’
‘’ Ne yaparsan yap ben karışmıyorum. Babana da kendin
söylersin artık’’
‘’ Nasıl olsa arkanızdan toplayan var, dağıtın hiç
acımıyosunuz anneye’’
‘’ Bu uzun saçlar yine maşallah parkenin, fayansın üzerinden
hiç ayrılmıyolar’’
‘’ Yerleri yeni sildim basma, kurusun öyle gel’’
‘’ Bi kere de tamam anne de’’
‘’ Halının üzerine terlikle basma, odanın kapısının girişine
çıkar terliğini’’
Yanlış duymadınız
‘’halının üzerine terlikle basma!’’
Halılar yıkamadan geldiyse, eve
yeni halılar alındıysa işte o zaman bi süre halı üzerinde gerginlikler
olur. O halı üzerinde yürümek, bir şeyler
yiyerek halının üzerinden geçmek, halı
üzerine çay tepsisi koymak, halı üzerinde çay içmek, hapşurmak, öksürmek, halay
çekmek, halı üzerine besmelesiz basmak
yasak. Daha fazla örneklendirme yapabilirim. Ama en merak edilen halıya ilk
olarak kim ne dökecek? Annem nasıl deliye dönecek? Babamın halıya dondurma
dökmesiyle ilk gerginliği ev halkı olarak yaşamıştık. Koca yürekli babam resmen talihsizliği
yaşamıştı o gün , ki bu cesaretinden dolayı mı desem bi anlık sakarlığından mı
desem tebrik ediyorum fakat annem deliye dönmüştü. Anne ne olacak senin bu halın?? 😃 İlk gerginliği atlattıktan sonra yeni alınan
halılar ve yıkamadan gelen halıların diğer halılardan bi farkı olmamıştı. Aynı
şey gibi; yeni aldığın tişörtünü, gün gelip uyurken giydiğin ve ilerleyen
zamanlarda toz bezi olarak kullandığın
gibi .
Küçüklüğümden beri
her yıl anneme Anneler Günü için mektup yazardım dresuarın yanına hediyesiyle
bırakırdım. Bir keresinde 7-8 yaşlarındayken Anneler gününde her zamanki gibi
mektup ve hediyeyi dresuarın yanına koydum bir de yetmezmiş gibi küçük kolinin
içine girdim ve annemin uyanır uyanmaz mektubu okuyup, hediyesini açmasını
beklemiştim. Baya bi süre kolinin içinde kalmıştım o ayrı tabii😊
Hediyesini açtıktan sonra diğer kutuyu açtı, hiç farkında değilmiş gibi içinde
bulunduğum koliyi açtı ve en çok kolinin içinden benim çıkmama sevinip, kocaman
gülüp öpmüştü beni. Çocukluk ya işte 😊 Aslında her günü Anneler Günüymüş gibi
düşünüp yaşamalıyız. Mutlu edilmeyi hak
eden yegane varlıktır ANNE.
Ne zaman annemden
ayrı bi şehirde olsam canımın sıkkın olduğu bi an annemin içi sıkılır beni
arar. ‘’ Senin şu an canın sıkkın moralin bozuk’’ der. Kimsenin sizi sevmesine
gerek yok. Anneniz varsa eğer size sevginin de , ilginin de, merhametin de daha fazlasını verir. Ben anneme her
zaman sanki benim bu Dünya’da son günümmüş gibi davranırım. Sanki onu bir daha
görmeyecekmişim gibi. Öyle sevecen, öyle
nazlım, öyle pamuklara sararmışçasına… Ve ne zaman ayağım taşa dahi takılsa
hemen düşünürüm acaba annemi istemeden kırdım mı? Allah anne kadar mucizevi bir
varlığı farkında olmadan kırdığım için beni mi cezalandırıyor ? diye.
Geçenlerde annem
sabah uyanır uyanmaz odama gelip beni göremeyince hızlıca mutfağa girdi. Beni
mutfakta görünce boynuma sarılıp duygulandı ve ‘’ seni göremeyince çok korktum ‘’
dedi. Böyle bi kadını nasıl üzerim,
nasıl kırarım ?
Bu arada yalnızca doğurmanın, ‘’ANNELİK’’ olmadığını bilen, ‘İNSAN’’
yetiştirebilmiş tüm annelerin anneler günü kutlu, mutlu ve huzurlu olsun. Her
biri vefa, huzur bulsun.